Yazar: Lisa Hassan Scott, Galler, Birleşik Krallık
Çeviren: Sevcan Bilgin, Istanbul, Türkiye
Çeviren: Sevcan Bilgin, Istanbul, Türkiye
“Bebeğimi bırakamıyorum! Her zaman kucağa alınmak istiyor. Hiçbir işimi halledemiyorum.”
İlk bebeklerine sahip olduktan sonra kaç yeni anne kendini bu duyguları ifade ederken bulur?
İlk kızım doğduğunda, sanki etrafımdaki herkes beslenme aralarında (her ne zamansa!) onu kucağımdan bırakabilmem gerektiğini düşünüyor gibi görünüyordu; herkes, kızım hariç. O her türlü ayrılığı tüm kalbiyle reddediyor ve bana ihtiyacı olduğunu ve her zaman benimle olmak istediğini en sonunda fark etmemden daha haftalar, aylar önce bile bunu bana çok açık bir şekilde ifade ediyordu.
Bebeğim doğmadan önce, doğum iznine çıkınca başlayacağım bütün o yeni hobilere dair pembe hayallerim vardı. Suluboya dersleri almayı, kütüphaneden daha fazla kitap okumayı, uzun, acelesiz yürüyüşlere çıkmayı tasarlamıştım. Peki, bu çarpıcı hayallerde bebeğim neredeydi? Acaba aklımdan neler geçiyordu bugün hala bilmiyorum. Kreş gibi bir yerde mi bakılacağını sanmıştım? Sessizce yanımda yatacağını, gün ortası gökyüzünü boyarken serulen mavisini güzel bir şekilde kullanmama agulayacağını mı düşünmüştüm?
Şimdi, hüsran ile, anneliğe dair kafamda canlanan önceki düşüncelerimi “deneyimli” annelerle paylaşırken fark ediyorum da, bir bebeğin hakikaten ne kadar muhtaç ve enerji soğurucu olabileceğini doğru anlayamayan sadece ben değilim.
Diğer hayvanların aksine, yenidoğan insanlar tamamen annelerine bağımlıdır. Breastfeeding Made Simple: Seven Natural Laws for Nursing Mothers kitabında, Mohrbacher ve Kendall-Tackett, diğer memelilerin çoğu erişkin beyin büyüklüğünün yaklaşık %80’iyle doğarken insan bebeklerinin %50’sinden azıyla doğduklarını açıklıyor. Beyin gelişiminin çoğu rahmin dışında gerçekleşiyor ve “insan sütüne özgü içerikler bunda anahtar rol oynuyor”. Neden böyle oluyor? Yazarlar, “bizim daha büyük beyinlerimize oranla daha küçük olan pelvislerimiz (leğen kemiği) nedeniyle, bebeklerimizin kafalarının annenin pelvik bölgesinin uyum sağlayabileceğinden daha fazla büyüme tehlikesi olduğuna” dikkat çekiyorlar. Bebek için çözüm ise tamamen olgunlaşmadan doğarak gelişimine rahim dışında devam etmektir.
Eğer yenidoğan bebeklerimizin dışarıda da rahmin içinde olduğu kadar savunmasız ve bağımlı olduklarını görürsek, bebeklerin anne karnında ihtiyaç duydukları yedi-yirmi dört aralıksız bakımın aynısına ihtiyaç duymaları sürpriz olmayabilir. Anne karnında, bebek asla açlık hissetmez, hiçbir zaman yalnızlık duymaz ya da üşümez; bütün sesler ve duyular annenin vücudu aracılığıyla tecrübe edildiğinden annenin varlığı ile etkisi azaltılır ve yumuşatılır.
Doğum yolculuğundan sonra, bir bebeğin aynı kalitede bakım görmeyi beklemesi doğal görünmektedir.
Bir bebeğin 24-saat beslenme ve bakım görme beklentisinin ardındaki bir diğer faktör de bebeğin tam gelişmemişliği ile annesinin sütündeki farklılıklar arasındaki karşılıklı etkileşimdir. Hayvan davranış bilimci, Dr. Nils Bergman’a göre, yavrularını nasıl büyüttüklerine bağlı olarak dört farklı çeşit memeli vardır (aşağıya bakınız). Nancy Mohrbacher’i bir La Leche League Güney California/Nevada Bölgesi Konferansı’nda bu fikirler hakkında konuşurken duyduğumda, insanların taşıyıcı memeli olmalarına rağmen bizim yuva kurucu memelilerden olmaya heveslenmemize dokunduruyordu.
GIZLENICI, TAKIPÇI, YUVA KURUCU & TAŞIYICI MEMELILER
- Gizlenici memeliler. Geyik ve tavşan bunlar arasındadır. Gizlenici memeliler doğumda olgun durumdadır. Anneleri yavrularını güvenli bir yere saklar ve her 12 saatte bir onlara geri dönerler. Bu davranışla tutarlı bir şekilde, gizlenici hayvanların sütü protein ve yağdan zengindir. Genç hayvanların uzun bir süre dayanmasını sağlar çünkü bebekler seyrek olarak beslenirler.
- Takipçi memeliler. Zürafa ve inek takipçi memelilerdir ve bu gruptaki diğerleri gibi doğduklarında olgun durumda olup anneleri nereye giderse onu takip edebilirler. Bebek gün boyunca annenin yakınında olabildiğinden ve sık beslenebildiğinden, takipçi memelilerin sütü, gizlenici memelilerinkinden daha az protein ve yağ içerir.
- Yuva kurucu memeliler. Köpek ve kedi bunlar arasındadır. Yuva kurucu memeliler doğumda gizlenici veya takipçi memelilerden daha az olgundur. Yuvaya sıcaklık ve birlikte doğan diğer yavrularla bir arada kalmak için ihtiyaç duyarlar. Anne yavrularını beslemek için günde birkaç defa geri döner. Yuva kurucu memelilerin sütü gizlenici memelilerinkinden daha az protein ve yağ içerir. Ama yavrularını daha sık besleyen takipçi memelilerden ise daha fazladır.
- Taşıyıcı memeliler. Maymunlar ve kanguru gibi keseli hayvanlar bu gruptadır. Taşıyıcı memeliler doğumda en fazla gelişmemiş durumda olanlardır, annelerinin vücut sıcaklığına ihtiyaç duyarlar ve daimi bir şekilde taşınırlar. Sütlerinde yağ ve protein düşük düzeydedir ve gece gündüz sık sık beslenirler. Breastfeeding Made Simple’a bakınız.
İnsanlar mutlak suretle taşıyıcı memelilerdendir. İnsan sütü, bütün memeli sütleri arasında en düşük yağ ve protein içerenidir. Bu ve doğumdaki tam gelişmemiş durumumuz insan bebeklerinin sık beslenmesi, kucağa alınması ve taşınması gerektiği anlamına geliyor.
İnsan sütü, bütün memeli sütleri arasında en düşük yağ ve protein içerenidir. Bu ve doğumdaki tam gelişmemiş durumumuz insan bebeklerinin sık beslenmesi, kucağa alınması ve taşınması gerektiği anlamına geliyor.
GÜNÜMÜZ ANNELERININ BIYOLOJIK AÇIDAN BEBEKLERINE VE BEBEKLERININ IHTIYAÇLARINA CEVAPLARI NASIL?
La Leche League, “Emzirerek annelik yapmanın, bebeğin ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak için en doğal ve etkili yol” olduğuna inanıyor. Bebeklerimizi emzirmek, onların rahim-benzeri yakınlığı tekrar deneyimlemelerine olanak sağlayarak önceki deneyimlerini canlandırır. Bebeğinizin birçok ihtiyacı için tek bir yerden sağlanan en kısa çözümdür: yakınlık, yiyecek, içecek, sıcaklık, annenin kalp atışının sesi, tenine teması ve temel bağlanma kaynağının onu terk etmeyeceğinin güvencesi.
Emzirerek annelik yapmak, bebeğin ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak için en doğal ve etkili yoldur.
Öyleyse, benim (ve diğer birçok anne) için bebeğimin benimle birlikte olma ihtiyacını tanımak, anlamak ve kabul etmek neden bu kadar zordu? Neden böylesine bir şok olmuştu? Cevabın bir kısmı toplumumuzun emzirme ve anne-bebek ilişkisinin işleyişine dair (yanlış)anlayışında bulunabilir.
La Leche League’nin Breastfeeding Answer Book kitabı, (gözden geçirilmiş) üçüncü baskısı, 36. sayfasında akşam saatlerinde bebekleri neredeyse durmadan emmek isteyen birçok annenin aşina oldukları bir tecrübe olan “cluster feeding” [Kümelenmiş Beslenme] yi ele alır:
“Kümelenmiş beslenme aslında emzirilen bebeklerde sık görülen bir beslenme davranışıyken, yapay beslenmenin —yani bebeğin anne sütünden başka besinlerle beslenmesinin—norm olduğu bölgelerde, birçok anne-baba bebeklerinin iki – üç saatte bir’den daha sık beslenme arzusunu, annenin yeterli sütü olmadığının işareti olarak yanlış yorumlarlar.”
Yaptıkları birçok şey aslında normal olduğu halde, gerçekçi olmayan beklentilerle sıvanmış gözlüklerimizin ardından baktığımız bebeklerimizi yanlış yorumlarken, kültürümüz yapay beslenmeyi norm olarak kabul edecek şekilde değişti.
Kısa zaman önce, uzun ve ilaçlı bir doğum sürecinden sonra hastanede bebeğinin memeyi kavramasında zorluklar yaşayan bir anne ile çalıştım. Bebeğiyle mümkün olduğu kadar çok ten-tene-temas etmesi için onu teşvik ettim. Ama öyle yapmaya çalıştığında, üzücü bir şekilde, bebeğe böylesinin “rahat gelebileceği” ve daha sonra da aynısını isteyebileceği için başkaları tarafından bunu yapmaması söylenmişti. Bebekler bunu zaten istiyor, gerçek bu!
Kendimize ve diğerlerine bebeklerin kucaktan bırakılmaktan mutlu olmaları gerektiğini, “iyi” bir bebeğin annesinden çok az şey bekleyen “kanaatkar” bir bebek olduğunu ve annelerine yakın olmak isteyen bebeklerin bir şekilde zor bebek olduğunu söylemeye devam etmek, bugünün anne ve bebeklerine olduğu kadar geleceğin anne ve bebeklerine de zarar veren yanlış bilgiyi yaymaya devam etmektir.
Lisa Hassan Scott, kocası Keith, iki kızı ve oğluyla birlikte Güney Galler’de yaşayan bir LLL lideridir. Bir ebeveynlik blogu yazmaktadır.
[1] http://www.lllturkiye.org/2016/03/kumelenmis-beslenme.html