"Oğlum 27 haftalık doğdu. Sisli ve karlı bir gece başka bir şehire, kuvözü olmayan bir ambulansla götürüldü. Yolda iki kere tekrar hayata döndürüldü ve boş kuvözü olan hastane arandı. Ben bu arada sezaryenden iyileşmekteydim. Gece yarısı bir telefon geldi hemşireye, cep telefonumu istiyorlarmış, benim ilk sorum "ölmüş mü? " :( yok hayır hala yaşıyor!
O gece bu soruyu iki kere daha sordum. İki gün sonra taburcu olunca bebeğimi görmeye gideceğim dedim doktorum gidemezsin, iç kanama riski var dedi. Gittik yavaş yavaş yollar kar buz. 1,260 gr doğmuş minik mor bir şey, her tarafında bir kablo.
Eline dokunabilirsin dediler. Eline dokunmak! Durumu çok kritikti. Her tarafı kanıyordu, ciğerleri, beyni böbrekleri tam çalışmıyor. Onunla hep konuştum, neşeli ve umutlu şeyler söyledim. Çıkışta sel gibi ağlasam da onun yanında asla. Böyle belki bir ay geçti, dedim ki keşke kucağıma alabilsem, hemşire hanım hemen geldi alabilirsiniz dedi :) kablolarıyla beraber kucağıma koydu. Ben de anlattım ona çabuk iyileş ki eve gidelim, ablan, baban, kedi, köpek hepimiz seni bekliyoruz. Belki de tesadüf bilmiyorum o günden sonra hızla iyileşmeye başladı. Beyin kanaması geriledi, ciğerleri hava doldu, kendisi kısmen nefes almaya başladı. Bu sefer de yenidoğan retinopati başladı ve başka bir hastaneye transfer oldu.
Başarılı bir ameliyat sonrası kısa sürede kendini toparladı ve ilk emzirme denemesi için içeriye alındım. Önce sağ memeyi verdim, olmadı, tazyikli geldi ama sol memeyi mükemmel kavradı. Doktor geldi biraz sonra, haydi yeter yarım saat oldu çıkmanız gerekiyor dedi. Ben de şakayla karışık beni emiyor artık eve götüreyim dedim. Bir hafta sonra da eve getirdik :) şimdi 3 yaşına yakın ve hala emziriyorum."
Özlem Şahin