Yazar: Pinky Mckay, IBCLC, Avrustralya
çeviri: Attila Alagöz, Turkey
Minicik, yardıma muhtaç bebeğinizi kollarınızda sarıp sarmaladığınız o güzel aylar göz açıp kapayıncaya kadar geçti, değil mi? Şimdi, vücudunun nasıl çalıştığını araştırıp keşfederken, bir yere tırmanırken ve oradan aşağı atlarken sizin yetişebileceğinizden daha hızlı hareket eden küçük, hayat dolu birisi var karşınızda. Çocuğunuz sınırları (ve sizi) sınayarak şartları nereye kadar zorlayabileceğini merak ediyor.
O, işlerin nasıl yürüdüğünü görmek ister —kuyruğu çekildiğinde köpeğin nasıl tepki vereceğinden tutun da “Elektrik düğmesine bastığımda veya bu cismi attığımda ne olur?”a kadar. Az önce kocaman dünyayı çözme yolunda kendinden emin küçük bir birey olarak görünen yürüme çağındaki muhteşem çocuğunuz, az sonra sevgi deposunu doldurmak için dizinize veya memenize dönmüş olacak ki bir sonraki macerasına hazırlanabilsin.
Yürüme çağındaki bir çocuğun ebeveyni olmak kafa karıştırıcı bir durum olabilir. Şimdiye kadar sevgili bebeğinizin ihtiyaçları ve istekleri hep aynı şeylerden ibaretti, kendi düzeninizi tutturmuştunuz ve onun size hissettirerek bildirdiği şeylere karşılık verdikçe kendinize güvenmeye başlamıştınız. Bebeğiniz mutluydu, sağlıklı bir şekilde gelişti. Birlikte olmaktan keyif aldınız. İşler biraz “ters” gittiğinde ise her şey yoluna girene kadar onu sadece emzirdiniz. Fakat şimdi “Onun davranışlarını nazikçe nasıl yönlendiririz?” diye merak etmeye başlıyorsunuz. Eğer onun her talebine -özellikle de istediği şeyle ilgili daha ısrarcı olmaya başladığında, hatta istediği şey onun yararına değilken bile- karşılık verirsek “yenilgiyi kabullenmiş” mi oluyoruz? Peki ya o tombik ellerini bluzunuzun içine sokup, sahiplenmiş olduğu “memelere” rahatlatıcılığı için yöneldiğinde, onun “bunu yapmak için çok büyük” olduğuna dair yapılan tüm o yorumlara ne demeli?
Çocuğunuz güçlü ve arsız bir şevke sahip yürüyen ve konuşan bir ufaklık haline geldikçe bu yeni aşama hakkındaki sizin kendi tereddütlerinizin yanı sıra çocuğunuzun davranışları üzerindeki baskı da artar. Kendi aileniz ve de tamamen yabancı kişiler, yani herkes, çocuğunuzu aslında nasıl “eğitmeniz” gerektiği ve ona itaat etmeyi öğretmediğinizde ortaya çıkacak korkunç sonuçlar hakkında bir fikre sahip görünürler. Mesele şu ki, çoğu zaman öyle görünse bile, çocuğunuz sorun yaratmaya veya size aldırmamaya programlanmış değildir. O her gün “Acaba bugün ne yapsam da annemi diken üstünde tutsam?” diye düşünerek uyanmaz. Ufaklığınızın keşfetme tutkusu onun özünde vardır ancak dürtü kontrolü henüz yerleşmemiştir. O, büyük duygulara sahip olmaya başlıyor fakat onun bu büyük duyguları yönetme kapasitesi beynindeki prefrontal korteksin gelişmesine bağlıdır ve bu birkaç yıl daha sürecektir.
Bu, yeni bir iletişim tarzının başladığı anlamına geliyor ama sizin sert ve cezalandırıcı olmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Küçük kâşifinizin şevkini kırmanıza da gerek yok. Çocuğunuzu ilgi ve sevgiyle nazikçe yönlendirebilirsiniz. Böylelikle, sizin davranışlarınızı örnek alarak, ihtiyaçlarını saygıyla ve başkalarını da dikkate alarak nasıl ifade edeceğini öğrenecektir. (Photo – On the left of this paragraph – “Robert & Alexander”)
DAVRANIŞI BIR ILETIŞIM KURMA ÇABASI OLARAK GÖRÜN
Genellikle, küçük çocukların hareketleri rahatsız edici olduğunda, görenler size bunun davranışsal bir sorun olduğunu söylerler veya “Sadece ilgi çekmeye çalışıyor.” derler. İlgi, meşru bir ihtiyaçtır: Daha küçük bir bebeğin ihtiyaçlarını tezelden karşılamaya alışmıştık çünkü onlar kendi başlarına karınlarını doyuramazlar ve sırf hayatta kalmak için bile yoğun ilgiye ihtiyaç duyarlar. Ancak ufaklıklarımız yürümeye ve daha bağımsızca hareket etmeye başladıklarında, bir şeylerle uğraşmaya koyulmuşlarken tüm dikkatimizi onlara vermeyiz. İhtiyaç duydukları şeyleri bizden isteyecek kadar iletişim becerisine de sahip değillerdir henüz, bu ister yiyecek/içecek, ister duygusal takviye olsun. Bu yüzden hislerini duygusal taşkınlıklar vasıtasıyla ifade edebilirler veya vurabilirler, çekiştirebilirler, ısırabilirler.
Çocuğumuzun, hayal kırıklığına şiddetle tepki veriyor gibi göründüğü bir durumda bile bunu manipülasyon veya “kötü” davranış olarak değil de iletişim kurma çabası olarak görürsek sakinliğimizi koruyabilir ve çocuklarımızın sorunları çözerek durumu düzeltmelerine yardımcı olabiliriz. Bu, kızgınlıkla ve şaşkınlıkla tepki vermektense çocuğun bakış açısını görmeye çalışmamıza yardımcı olabilir. “Çocuğum bir sorun.” demek yerine “Çocuğumun bir sorunu var.” demeliyiz. Davranışın arkasındaki anlama baktığımız ve çocuk yönünden neler olduğunu anlamaya çalıştığımız zaman ufaklıkların büyük hislerini yönetmeleri için onlara destek olmak çok daha kolay olur.
Çocuğunuzu “tetikleyen şeylerin” ve çocuğunuzun farklı durumlarla başa çıkma kapasitesinin bilincinde olarak hazır bulunduğunuzda, bir patlamanın yaklaşmakta olduğuna dair işaretlerin farkına varmaya başlayacaksınız, tıpkı minik bebeğinizin daha önce size hissettirerek bildirdiği şeyleri iyice öğrendiğiniz gibi. Bu şekilde, erkenden harekete geçebilir, gerçekte sadece “Hemen şimdi seninle bağ kurmak istiyorum.” veya “Burayı gerçekten çok bunaltıcı buluyorum, lütfen yardım et de bir nefes alayım.” anlamına gelen uğraştırıcı davranışı önleyebilirsiniz. Ya da tehlikeli bir işe “hayır” deme ihtiyacı duyarsanız onu sevgiyle güvenli bir şekilde yönlendirerek ve ona kendini ifade etmesi için alternatif bir yol göstererek çocuğunuza hayal kırıklığının üstesinden gelmeyi nazikçe öğretiyor olacaksınız. Örneğin “Kediciği incitmeyelim.” derken (onun elini alıp kedinin nazikçe nasıl sevileceğini göstermek gibi).
Başarabileceğine dair çocuğunuza somut deliller verin. Öğrenilecek çok şey var ve hepsi onun yüreğine ulaşıp minik sevgi deposunu doldurmakla başlıyor.
Pinky McKay, uluslararası kurul sertifikasına sahip bir emzirme danışmanı (IBCLC) ve satış rekorları kıran Sleeping Like a Baby (Bebek Gibi Uyumak), Parenting by Heart (Kalp ile Ebeveynlik) ve Toddler Tactics (Yürüme Çağındaki Çocuklara Dair Taktikler) kitaplarının yazarıdır. Eski bir Yeni Zelanda LLL lideri olan McKay, şu an Avustralyalı kocası, beş yetişkin çocuk ve üç torundan oluşan ailesiyle birlikte Avustralya’da yaşamaktadır.